21 Aralık 2018 Cuma

DRACULA


Hafta sonları ikinci el koleksiyon ürünleri satan mağazaları gezmek büyük keyif. Bazen ilginizi çekecek hiç bir şey ile karşılaşmıyorsunuz bazen de büyük sürprizler çıkabiliyor. İşte o büyük sürprizlerden birisi de 1931 tarihli ilk Dracula filminin DVD'si oldu. Daha önce Blu-Ray sürümünü koleksiyonuma dahil etmeyi planlıyordum ama ayağıma gelen bu nadir DVD fırsatını da tepmem söz konusu olamazdı. Her şey bir yana 1931 yılı böyle bir projeye soyunmak için oldukça cesur olunmayı gerektiren bir yıl ve bu sebepten gerek yapımcılarını gerekse oyuncularını gösterdikleri performanstan dolayı tebrik etmek lazım. Bu yazıyı yazdığım 2018 yılında muhtemelen ekipten yaşayan kimse kalmadığına göre onların hatırasını bu film eleştirisi yazısında dile getirerek saygılarımızı sunabiliriz.

Başrolü üstlenen Bela Lugosi, bir çok sinema tutkunu için 
ilk ve en iyi Dracula olarak hafızalarda yer ediyor. 

Filmin açılışında Tchaikovsky'nin her duyduğumda tüylerimi diken diken eden "Kuğu Gölü" eserinin çalıyor olması adeta ilk dakikada gelen bir gol gibi. Filmle ilgili yazılı bilgilerin verildiği giriş kısmı tamamlandığında başlayan siyah beyaz görüntüler ise tam anlamıyla sanat eseri. Yani görselliği kusursuz şekilde seyircinin ruhuna işlemeye odaklanmış dijital teknoloji olmadan bu etkinin yaratılmış olması inanılmaz. Aynı konuyu çok daha şaşalı ve abartılı bir şekilde işleyen 2004 yapımı Van Helsing filminin neredeyse tamamına hakim olan dijital görsellik bile Dracula'nın verdiği etkiyi veremiyor. İmkansızlıklar doğal bir kasvet ve dramayı yanında getirmiş. Bu sebepten film kült mertebesine ulaşmış. 2018 yılında bile video mağazalarının raflarında boy göstermesi de bunun açık ispatıdır. Film DVD ve Blu-Ray için orijinal kopyasından restore edilerek çoğaltılmış. Biz sinema izleyicileri ne kadar şanslıyız ki kusursuz bir restorasyona malzeme olabilecek kadar iyi durumda olan bir kopya günümüze ulaşmış. Filmin orijinal olarak kalması şüphesiz çok iyi ama ben günümüzün başarılı müzisyenlerinden birisinin bu filme klasik müzik alt yapısına oturan mükemmel film müzikleri bestelemesini isterdim. Evet, filmin başında çalan Kuğu Gölü balesini takiben başka bir müzik duyma şansımız olmuyor. Sadece oyuncuların konuşmalarını dinliyoruz ve bu da aslında filme tuhaf, ürkünç bir hava katıyor ancak yine de alternatif bir sürüm olarak arka plana müzik yazılması keyifli sonuçlar verebilirdi diye düşünüyorum.

Dracula'nın vampir gelinleri on beşinci yüzyıl tablolarından 
fırlamış gibi görünüyorlar. 

Van Helsing filminden de aşina olduğumuz Dracula'nın üç gelini, bu filmde de karşımıza çıkıyorlar ve az önce de ifade ettiğimi bu örnekte de yinelersek, 2004'de dijital teknoloji desteği sayesinde çok korkunç bir görsellikle karşımıza çıkan gelinler bile 1931 tarihli Dracula filmindeki gelinler kadar huzursuz edici değiller. Bir dip not da Van Helsing'in bu filmde bir Vampir avcısı değil de bir profesör olarak karşımıza çıkmış olması. Orijinal kitabı okumadığım için Helsing'in bir profesör mü yoksa vampir avcısı mı olduğu konusunda yorum yapmayacağım ama her şekilde konu içerisinde güçlü ve ön plana çıkan bir karakter olduğu şüphe götürmez. Konunun işlenişi de beklentilerimin çok üzerinde sürükleyici zira 1931 yapımı bir filmden böyle iyi bir kurgu beklemediğimi itiraf etmeliyim. Oysa defalarca seyrettiğim halde hala heyecanlandığım ve büyük keyif aldığım detaylar söz konusu. Akıcılıkta en ufak bir aksaklık olmadığı gibi oyunculuk da fazlasıyla başarılı. Dracula'nın şatosunu gördüğümüz sahneler muhtemelen gerçek bir şatoda çekilmiş ve gözüme çarpan dev örümcek ağları hariç korkunç bir hava vermek için herhangi bir müdahalede bulunulmamış. Her şey doğal ama sanki bu filme özel hazırlanmış bir set gibi duruyor. Dracula'nın yarasaya dönüştüğü sahnelerde kullanılan yarasa maketi bile sahte durmuyor. Detaylar çok iyi düşünülmüş ve özenle çalışılmış. 


Bu DVD sürümü böylesine sevmemin bir sebebi de içinde Türkçe alt yazı barındırıyor olması. Avustralya baskı olmasına rağmen Türkçe alt yazı seçeneği eklenmiş olması büyük sürpriz oldu. Yazıyı desteklemek için kullandığım görselleri bizzat fotoğrafladım ama tabi en baştaki afiş filmin orijinal afişi. Üniversitelerdeki sinema televizyon bölümlerinde "Korku sinemasına giriş" ismiyle bir ders olsaydı, bu film ilk derste gösterilirdi. Belkide gösteriliyor bile olabilir. Bu filmi izlememiş olan korku sineması meraklıları mutlaka izlemeli. Siyah beyaz film izleme keyfini en güzel şekilde yaşatan ve o buruk tuhaf korku hissini gizlice içimize salan Dracula, kesinlikle sinema koleksiyoncularının kütüphanelerinde olması gereken bir eser. 

Profesör Van Helsing, Dracula'nın sırrını çözmeye ve 
geceyle birlikte gelen ölümlerin önüne geçmeye kararlı. 

Buradan itibaren okuyacağınız satırları yaklaşık iki gün sonra yazdım. Ek bir paragrafa gerek duymamın sebebi, yazı içerisinde olmasını dilediğim bir şeyin aslında var olduğunu fark etmemdir. Filmin orijinal sürümünde müzikler olmadığı için yeni müzisyenlerin işe el atarak bu kült filme film müzikleri yazması ne güzel olurdu demiştim. DVD'nin ekstralar bölümünde böyle bir seçenek olduğunu fark edince gerçekten de çok şaşırdım. Filmi ister orijinal haliyle ister arka plana eklenmiş yeni film müzikleriyle izlemek mümkün ve alınan sonuç gerçekten keyifli. İlk izlenim olarak on üzerinden yedi vereceğim film müzikleri biraz daha dramatik ve gerilimin yükseldiği yerlerde daha güçlü olabilirdi diye düşünüyorum ama şüphesiz hiç müzik olmamasından iyidir. Şimdi filmi bir kaç kez de bu müziklerle izleyeceğim. Son olarak DVD'nin ekstralar bölümünde film hakkında belgesel mevcut olduğunu da ekleyelim ve bu belgeselde filmin arka planında dönenler, o dönemde çekim yapmanın zorlukları, anılar ve daha bir çok konuya eğilinmesi suretiyle yapılan işe bir kat daha fazla saygı duymamızın sağlandığını söyleyerek yazımızı bitirelim. 

DRACULA - TANITIM FİLMİ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder